Beden duyumlarımız ve tepkilerimiz, beynimizdeki ve bedenimizdeki nöral temsillerin uyarılması ile ortaya çıkan duygularımızı anlamanın en temel yollarından biridir. Her duygunun bir beden duyumu karşılığı olduğu ve bu nedenle duyguları anlamlandırabilme konusunda önemli rol oynadığı bilinmektedir.
Beynimiz ve bedenimiz bizimle farklı yollarla iletişim kurar: Bunlardan ilki düşüncelerimizin dili olan kelimelerle; diğeri ise duyusal yaşantılarımızın dili yani fiziksel duyumlarımızı kullanarak iletişim kurar. Örneğin; mutlu olduğumuzda bedenimizde bir enerji hissedebilir ve gülümseyebiliriz, kızdığımızda ellerimiz, kollarımız gerginleşebilir, kaygılı olduğumuzda ise kalp atışlarımız hızlanabilir. Aslında duygular, bedensel duyum ve tepkilerle eşzamanlı deneyimlenir.
Her duygu özel bir role sahiptir!
Duygular, harekete geçebilmemiz için bizi hazırlar ve o duyguya özgü fizyolojik değişikliklere yol açabilir. Duygusal yaşantılar, uyaranlara karşı iskelet-kas sistemi ve otonom sinir sistemindeki değişikleri yansıtan beden duyumlarıyla ilişkilidir. Örneğin; korktuğumuzda el ve ayaklarımıza doğru daha fazla kan pompalanır, kalp atışımız hızlanır ve adrenalin hormonunun salgılanması sebebiyle bedenimiz alarm durumuna geçer. O anda dikkatimizi tehlikeye odaklamaya çalışırken bir yandan da en uygun tepkiyi vermeye çalışabiliriz. Aslında duyguyu en temelde bedenimizde hisseder ve depolarız.
Beden duyumları kişiden kişiye, durumdan duruma oldukça değişkenlik göstermekle beraber en sık karşılaşılan beden duyumları; gerilme, titreme, uyuşma, hissizlik, kasılma, yanma, kalp atışında hızlanma, sık nefes alma ya da alamama, mide bulantısı, kusma isteği, kulak çınlaması gibi görülebilir. Çoğu zaman nefes almada zorlanan, göğüste sıkışma hissi yaşayan birisi kalp krizi geçirebileceğini, bayılabileceğini düşünebilir ve doktor doktor gezebilir, bir problem olmadığını duymasına rağmen bu belirtiler devam edebilir. Bu belirtilerin asıl sebebi otonom sinir sistemimizin gerçek bir tehlike varmış gibi tepki vermesi ve bununla da baş edebilmek için adrenalin salgılanmasıdır. Adrenalin hormonunun işlevi, gerçek hayattaki tehlikelere karşı kendimizi koruyabilmemizi sağlar. Bu sebeple bedensel duyumların farkına varmak ve anlatmak istediklerine kulak vermek önemlidir. Örneğin; mikroplardan ya da kirli olduğunu düşündüğü şeylerden kendini korumak için sıklıkla elini yıkayan ve ellerindeki yaralara, yarıklara rağmen herhangi bir duyum yaşamayan biri, duygularına odaklanıp ne hissettiğini anlamaya çalıştığında iğrendiğini fark edebilir. İçinden gelen zararlı şeyleri atmanın bir yolu olarak bu davranışı yaparken kendisiyle ilgili oldukça olumsuz değerlendirmeler yapan bu kişi, duygularına odaklanıp ihtiyacını anlamaya çalıştığında sevgi, beğenilme ya da aidiyet ihtiyaçlarını karşılayamadığını fark edebilir. Çünkü kimseye dokunmak istememe ya da kimsenin ona dokunmasına izin vermemesi aslında hastalanmaktan korkması değil, dışlanacağı ya da aşağılanacağına dair düşünceleriyle ilgili olabilir.
Duygularını yok sayan, temas etmek istemeyen ya da söze dökemeyen kişilerin beden duyumlarını anlayamaması olasıdır ve bu sebeple ağrı, uykusuzluk, iştahsızlık gibi zorlanmalar yaşayabilirler. Benzer biçimde duygularının farkında olan ancak en uç noktada ihtiyacını fark edip karşılamaya çalışmak, zorlanmaları beraberinde getirebilir. Örneğin; son anda acıktığımızı, susadığımızı ya da tuvalete gitmemiz gerektiğini fark edip ertelediğimizde duyumlarımıza uzun süreli dikkat etmeyi de bırakmış oluruz.
Bedensel duyumlarımız, duygularımızı anlamlandırabilmemiz için bize rehberlik ederler. Bu sebeple bedensel duyumların neler olduğunu, bize nasıl rehberlik ettiğinin üzerinde durmak oldukça faydalı olacaktır.
Nuray Şener
Klinik Psikolog/Psikoterapist